İş ortağımız, Türkiye’nin ilk ve en büyük tarımsal pazarlama sitesi TarımsalPazarlama.com ile, İzmir’de “Tarımda Küreselleşme ve e-Ticaret” başlıklı bir seminer düzenledik. Amacımız, tarım ve gıda sektörümüze genel e-ticaret kavramlarını anlatmak, küçük ve orta çaplı üreticilere Alibaba üzerinden küresel piyasalara ihracat yöntemlerini uygulamalı olarak göstermekti.
Oysa farkında olmadan çok daha büyük bir etkinliğe yol açmıştık. Swissotel Kongre Merkezi’ndeki toplantıya Ege bölgesinin tüm illerinden, çiftçiler, besiciler, gıda üretim ve pazarlama sanayilerinden 500’den fazla katılımcı geldi. O gün orada anladık ki, tarım bu ülkenin can damarıdır ve tarım ile ilgili her konu büyük ilgiyle izleniyor.
Toplatının Alibaba ve TarımsalPazarlama.com siteleri üzerinden e-ticaret imkanlarının anlatıldığı bölümünü burada tekrar etmeyeceğim. Toplantının sonundaki panel öylesine heyecanlı ve tartışmalı bir ortam yarattı ki, sonunda dinleyici kitlesiyle birlikte bir ortak akıl geliştirme platformuna dönüştü. İzmir’li ve aslında Ege’li vatandaşlarımız, Türkiye ekonomisinde kaybettikleri ağırlığı tarım sektörü sayesinde tekrar kazanacaklar gibi gözüküyor. Doğru da yaparlar. Çünkü tarım Türkiye’nin önündeki en önemli stratejik seçeneklerden biri. Ve ülke olarak yıllardan beri çok ihmal ettiğimiz bu konuyu yoğun bir şekilde ele almak zorundayız.
Toplantıyı Ege TV’nin tanınmış, sempatik ve çok bilgili yöneticisi ve sunucusu İsmail Uğural yönetti. Benim dışımda tarım sektöründen, tecrübeli iki konuşmacı daha vardı : Ekolojik Tarım Organizasyon Derneği Başkanı Atilla Ertem ve Tire Süt Müstahsilleri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük. Konuşmacılar tarım sektörünün ülkemiz için önemi, tarımdaki gerilememiz, dışa bağımlılığın artması üzerine konuşurlarken, ben de e-ticaretin küresel pazarlara ulaşma konusunda getirdiği fırsat eşitliğine değindim. Türk tarım ürünlerine Alibaba üzerinden gelen talebin giderek arttığını biliyor ve gözlemliyordum. Konuşmacılardan ve dinleyicilerin yorumlarından da, bu sektörün devasa sorunlarının yanında, gücünü ve içerdiği fırsatları da öğrenmiş oldum.
Sanayileşmeye, şehirleşmeye, ulaşım yollarına ve ikinci evlere en önemli tarım topraklarımızı kaybediyoruz. Tarım parselleri, miras yoluyla bölüne bölüne ekonomik olarak işletilemeyecek şekilde küçülmüş. Bilinçsiz ilaçlama ile bazı yöreler zehirlenmiş, sulama yanlışlıkları topraklarda tuzlanmaya neden olmuş. Küresel ısınmanın getirdiği kuraklık riskleri artarken, bizdeki girdilerin yüksek fiyatı, dış ülkelerdeki tarım sübvansiyonları çiftçilerimizin belini iyice bükmüş. Onlar da topraklarını terkederek, şehirlere göçmüş, işsizler ordumuza katılmışlar. Buğday, mısır, yağlı tohumları ithal eder hale gelmişiz; hayvan stokumuz azalmış, et fiyatları azmış gitmiş, çözümü canlı hayvan ithalinde bulur duruma gelmişiz.
Şimdilerde tarım sektörümüz daha ciddi bir şekilde ele alınmakta. Ekonomi dergileri, sektördeki fırsatlara arka arkaya dikkat çekiyor. Bakanlık, dışa bağımlılığı azaltıcı ve ülkemizi net ihracatçı hale getirecek tedbir ve teşvikleri artırıyor. Tarım sektörümüze sermaye ve teknoloji giriyor, girmek zorunda...
Ancak geleneksel çiftçimiz, köylü vatandaşlarımız, artık o kadar zayıf düşmüşler ki teşviklerden yararlanabilecek takatleri kalmamış. Uzun süre açlık çeken vücudun verilen gıdayı alamaması gibi birşey bu. Küçük çiftçi, köylü, daha önce bakkalın yerini markete devretmesi gibi, üretici faaliyetten çekiliyor, topraklarını elden çıkartıyor. Bu insanları üretimden çekmek, işsiz güçsüz olarak şehirlere göçettirmek ne kadar doğru acaba? Küçük çiftçi, küçük kalarak da verimli ve mutlu olamaz mı? Yeteri kadar sanayi işi üretmeden, sanayide çalışabilecek eğitimleri vermeden, bu insanları üretimden, yaptıkları ekonomik faaliyetten koparmak ne kadar doğru acaba?
İnsanımız, burada da girişimciliğiyle kendi sorunlarına çareleri üretmiş. Toplumumuz bu tür durumlarda liderlerini sıklıkla kendi içinden çıkarabiliyor. SS Tire Süt Kooperatifi Kurucusu ve Ulusal Süt Konseyi ikinci başkanı Mahmut Eskiyörük ve yaptığı işlere hayran kaldım. (*) Birlikten kuvvet doğar fikrinin çok başarılı bir örneğini oluşturmuş. Kendisi 2000 üyeli bir kooperatifin kurucusu ve başkanı. Süt denildi mi akla gelen ilk isimlerden biri. Kurduğu sistemle küçük üreticilerle, kaliteli süt ve süt ürünleri üreten bir model oluşturmuş, girdi maliyetlerini düşürmüş, fabrikalar kurarak ürünlerin en iyi şekilde değerlendirilmesini sağlamış. Böylece iki ineği olan bir üreticinin de geçimini temin etmesini sağlamış.
Özetle söylemek gerekirse, tarım sektörümüzün bilinçlenme düzeyi ve hareketliliği bizi etkiledi. Tarımda bir çıkış yaşayabiliriz. Sektörün temsilcileri her türlü yeniliği kullanmaya yatkınlar. Tarımda üretimi artırmanın yanında, ürünlerini en karlı şekilde satmanın, dünya pazarlarına açılmanın yolu olarak e-ticaretten yararlanmayı ciddi şekilde dğerlendiriyorlar. Bizim gibi sektör temsilcilerine de böyle eğitici toplantıları daha çok düzenleyerek onların önünü açmak düşüyor.
Sağlıcakla kalın...
(*) http://www.tiresutkoop.org
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder