Sayfalar

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Türkiye'nin Potansiyeli

Bugün bazı gazeteci arkadaşlar aradılar ve Microsoft’un Ankara’da açtığı Yenilikçilik Merkezi hakkında görüşlerimi sordular. Doğrusu ben de haberi basında okudum. Anlaşıldığı kadarıyla Ankara’da Bilkent Üniversitesi Cyberpark’ta açılan merkez e-devlet, e-sağlık konularında çalışacakmış. Ancak en önemlisi bilgisayar oyunlarına yönelecekmiş.Merkezin açılışını Microsoft başkanı Steve Ballmer yapmış. Kendisi ile 15 yıl önce Amerika’da tanışmıştık. Çok ilginç ve Microsoft’un gelişiminde en az Bill Gates kadar katkısı olan olan, tatlı deli bir adam. Ballmer’ın Türkiye durağı Rusya ve Mısır gezilerinin arasına sıkıştırılmış. Gazetecilerimiz ülkemizin yazılım potansiyeli hakkında kendisine sorular sormuşlar, Mısır ve Rusya ile karşılaştırma istemişler...

Bu ülkenin potansiyeline inanmamız için illa yabancıların mı birşeyler söylemesi gerekiyor? Yirmi yıldır yazılım sektörünün Türkiye’nin kalkınmasında oynayabileceği rol üzerine konuşuyorum, yazıyorum. Bu süre zarfında yazılım Hindistan’ı süpergüç haline getirdi. Avrupa’nın en fakir ülkesi İrlanda bilişimle yaptığı atılımla AB’nin en zengin ülkesi haline geldi. Mısır çok ciddi bir atılım yaptı ve Microsoft’tan ciddi bir yatırım çekti. Biz hala potansiyelimizin farkında değiliz, ülkemizin vaktini ve parasını, yanlış yerlerde harcıyoruz.

Bu sektöre ne devlet kararlı bir şekilde destek oldu, ne de işadamlarımız, yerli sermaye sahipleri bu sektöre para yatırdılar. Üstelik yatırılması gereken paralar da, aman aman paralar değil. Yazılım ve bilişim hizmetlerinde bir kişi istihdam etmek için harcanması gereken para sadece 5000 dolarcık. Oysa sanayide bir kişi isitihdamı için yapılması gereken yatırım 100.000 Dolar civarında. Beton dökmeye, üstüste çirkin binalar yapmaya, güzelim doğamızın içine dev oteller dikmeye, fabrika kapatıp alışveriş merkezi yapmaya, para gırla... İsraf bu israf.
Uzan grubunun içinde Oksijen teknoloji adıyla bir küçük bir firma vardı. Nokia ve Motorola alacakları nedeniyle Telsim’e teknoloji vermeyi reddedince, grub mecburen kendi teknolojisini geliştirmek zorunda kalıyor be bu firmayı kuruyor. 20-30 kişilik bir Türk mühendis grubunun ürettiği, çok ucuz, harcı alem bilgisayarların üzerinde koşan yazılımlarla, Türkiye’nin ikinci büyük GSM operatörü faaliyetlerini sürdürdü, yüz milyon dolarlar kazandı. Uzan grubuna el konunca, içinde çalışan arkadaşlar ayrıldılar, yeni bir girişim için devletten destek, Türkiye’deki büyük sermaye gruplarından yatırım aradılar. Çok süründüler. Sonunda, Gaziantepli bir grup bu arkadaşlara el uzattı, birlikte Argela isimli bir şirket kurdular. Şirket kuruldu ama, gruptan gereken destek ve önemi alamadığı için iş bir türlü gelişemedi. Özelleşen Türk Telekom’un yeni yönetimi bu şirketin ve sahip olduğu teknolojik birikimin farkına vardı ve son derece ucuza bu şirketi aldı. Şimdi bu şirket Türk Telekom’un ve Saudi Öger Grubunun iletişim teknoloji ihtiyaçlarını karşılıyor, diğer telekom şirketlerimiz de bunları son derece pahalıya ithal ediyorlar. Türk Telekom, yıllardır yatırımcı arayan, idealist kurucularının inadıyla ayakta kalan, ama sürünen, üç yazılım şirketi daha aldı. Bu şirketler de şimdi çok ciddi ve sessiz bir büyüme içine girdiler. Yakında tüm Dünya’da başarılarını izlersiniz. Belki ilerideki yazılarımda bu şirketlerin hikayelerinden bahsedebilirim.

Yabancı sermayeye hayır demek çok prim getiriyor. Peki kardeşim, bu güzelim değerleri yıllarca süründürerek, onları gözardı ederek, değer vermeyen yerli sermayeye ne demeli? Ekonominin ilerlemesindeki iki önemli faktör olan sermaye ve bilgi bir türlü bir araya gelemiyor bizim ülkemizde. Artık hemen hemen her konuda ciddi bilgi birikimi var. Üstelik istediğiniz uzmanı istediğiniz ülkeden getiebilirsiniz. Başarıya azmetmiş, bilgili girişimcilerimiz var. Sermaye sahiplerimiz, servetlerinin -serbest piyasa ekonomisi içinde- üretime dönüştürülmesi için kendilerine emanet edilmiş ülke kaynakları olduğunu ne zaman öğrenecekler? Ne zaman dağa taşa beton dökmenin, fabrika kapatıp yerine AVM açmanın, bütün makineleri ve hammaddeyi ithal edip, yüzde iki karla tüketim malı üretmenin iş olmadığını öğrenecekler? Yabancıların görebildiği potansiyeli ne zaman görecekler? Bu örneklerden ne zaman ders çıkaracaklar? Ne zaman servetlerinin sorumluluğunu farkedecekler? Ne zaman?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder